Eğitimcilerin yeterliklerini geliştirmek için neler yaptıklarını analiz ettikten sonra hangi yolları tercih ettiklerini ortaya koymak da bilgilendirici olacaktır. Bu bağlamda katılımcılara “diğer” seçeneği de dahil olmak üzere 8 seçenekten yalnızca birisini seçebilecekleri çoktan seçmeli bir soru yöneltilmiştir. Grafikte görüldüğü gibi eğitimciler, eğitim teknolojilerini büyük oranda “ihtiyaç duyduklarında araştırarak ya da deneme yanılma yoluyla” öğrendiklerini belirtmektedirler. Çok az sayıda katılımcı bu konuda bilgi ve becerilerini geliştirmek için kurslara katıldıklarını belirtmiştir. Verilen cevaplar eğitimcilerin bilgi, beceri ve tutumlarını geliştirmek için yeterince desteklenmediklerini ya da daha çok bireysel çabalarla kendilerini geliştirmeye çalıştıklarını ortaya koymaktadır.
Eğitimde Teknoloji Kullanımına İlişkin Bilgi, Beceri ve Tutum Geliştirme Yolları (%, 2022)
Katılımcıların yanıtları incelendiğinde tüm katılımcıların ihtiyaç duydukları bilgiyi büyük oranda kendi araştırmaları ile edindiği ancak yanıtlarda yaşa bağlı olarak bazı oransal farklılıklar olduğu görülmektedir. 35-44 yaş aralığındaki eğitimciler, ihtiyaç duyduklarında kendileri araştırarak öğrenmeye diğer yaş gruplarına göre daha yatkındır. 45 yaş ve üzeri grubunun ise meslektaşlarına sorarak öğrenmeye diğer yaş gruplarına göre daha eğilimli olduğu; 34 yaş ve altı eğitimcilerin diğerlerine kıyasla deneme yanılma yoluyla ve ilgili kurslara giderek öğrenmeye daha yatkın oldukları tespit edilmiştir. Yanıtlar eğitimcilerin ET’yi bir yeterlik alanı olarak görüp kurs ve eğitimler ile desteklemediklerini, bu tür teknolojilere dair bilgilerini anlık ihtiyaçlarına göre edinme eğiliminde olduklarını göstermektedir.
Yaşa Göre Eğitimde Teknoloji Kullanımı ile İlgili Bilgi, Beceri ve Tutum Geliştirme Yolları (%, 2022)
Bilimsel çalışmalarla ve birçok uluslararası belge ile de işaret edildiği gibi teknoloji yeterliği yalnızca teknik bir yeterlik değil, aynı zamanda bilgiye ulaşmak, işlemek ve onu üreterek iletişim kurmak için gereken önemli bir okuryazarlık düzeyidir. Çalışmanın bu bölümünde Türkiye’de eğitimcilerin bu konudaki öz yeterlik algıları, bu yönde çaba gösterip göstermedikleri ve yeterliklerini hangi yollarla geliştirdikleri ortaya konulmuştur. Araştırmanın bulguları eğitimcilerin kendilerini teknoloji kullanımında büyük oranda yeterli gördüklerini ortaya koymaktadır. Erkek katılımcıların kadın katılımcılara göre kendilerini daha yeterli gördükleri, öz yeterlik algısının yaş ve kıdem arttıkça azaldığı ortaya çıkmaktadır. Eğitim düzeyi arttıkça yeterlik algısında herhangi bir değişiklik ortaya çıkmamaktadır. Bununla birlikte eğitimciler kendilerini teknolojide geliştirmeye meyillidir. Yaş ve kıdem arttıkça ise bu meyil düşmektedir. En fazla okul öncesi kademesinde görev yapan eğitimciler kendilerini ET’de geliştirmeye meyillidir. Eğitimcilerin teknoloji yeterliklerini geliştirme konusunda çok desteklenmedikleri ya da kendi kendilerine araştırarak öğrenmeyi tercih ettikleri görülmektedir. Kendi kendini geliştirme anlayışı yaş ve kıdem arttıkça artmaktadır. Buna göre daha genç yaştaki katılımcılar düşük bir oranda da olsa kurslara katılım sağlayarak kendilerini geliştirmektedirler.
Bu bölümü özetlemek gerekirse teknolojik pedagojik alan bilgisinde eğitimcilerin ET’yi kendi alanları için bir gereklilik olarak gördükleri ancak kendi alanlarındaki gelişmelerden ve pedagojik bilginin ötesinde de görmedikleri sonucuna varılmıştır. Eğitimcilerin öz yeterlik algılarına yönelik kısımda ise eğitimcilerin kendilerini yeterli görmede kararsız oldukları sonucuna varılmıştır. Teknolojik yeterliğini geliştirme konusunda eğitimcilerin çaba gösterdiklerini düşündükleri sonucuna varılmıştır. Son olarak, ET’nin öğretim süreçlerine doğru bir şekilde entegre edilmesi eğitimcilerin gerekli dijital yeterliklere sahip olmasıyla mümkün olacaktır. Eğitim teknolojilerine yönelik yeterlikler artırıldığında bu teknolojilerin öğretim süreçlerindeki kullanım alanları ve buna bağlı olarak eğitim-öğretim süreçlerine sağladığı katkıların da artması beklenmektedir.